Yazarlarımız

Sayın Özcan’ın… Kırmızı’ya karşı aşırı teveccühü var. Hem öylesine var ki; Her yerin her köşenin kravatı gibi kırmızı olmasını seviyor. Bunun için büyük çaba sarf ettiğine şahitlik edebilirim. Mesaisinin büyük..

Sayın Özcan’ın…

Kırmızı’ya karşı aşırı teveccühü var.

Hem öylesine var ki;

Her yerin her köşenin kravatı gibi kırmızı olmasını seviyor.

Bunun için büyük çaba sarf ettiğine şahitlik edebilirim.

Mesaisinin büyük bir kısmını “kırmızı” takıntısı ile geçiriyor ki!

“Kırmızı olsun üç kuruş fazla olsun” deyimi.

Üzerinde hayat buluyor gibi…

XXX

İlk işini “Bolu Belediyesi” yazısının rengini değiştirmekle bulan Sayın Özcan..

Belediye Halk Otobüslerinin kasalarını da kırmızıya boyattığını biliyorsunuz…

Sayın Özcan;

Önceki Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz’dan ne kalmışsa!!!

Ya şeklini,

Ya da rengini değiştiriyor..

Sayın Özcan;

Değiştiriyor ve dönüştürüyor.

Yeşilin,

Mavinin,

Beyazın kırmızı ile yerini değiştirmeye bayılıyor.

XXX

Ben nerde alakasız, cart marifetli bir kırmızı görsem;

Aklıma;

Marilyn Monroe’nun dudaklarına bulaştırdığı kırmızı ruju gelir.

Zira Amerikalı bu sarışın kadının dudağında ruj, hep leke gibi durmuştur.

XXX

Benim favorim, siyahi oyuncu JimBrown  ile birlikte oynadığı 1969 yapımı 100 Rifles filminden tanıdığım Reguel Welch’tir.

İstanbul Emek sinemasında izlediğim bu filmde, Reguel Wech’in yüzünde bir gram boya yoktu.

1974 yılında izleme fırsatı bulduğum Özgün adı “100 Rifles” Ölümden Korkmayanlar filmi gençlik yıllarımın en renkli filmlerinden biriydi.

Öncelikle film Amerika’dan çalmıyordu.

Özenti bir film değildi.

Özenen bir yönetmen tarafından çekilmiş, harika bir filmdi.

O filmde herkes rengi gibiydi mesela..

Abartılı ve sonradan görme bir film asla değildi.

Yerliler yerli,

Meksikalılar Meksikalı,

Kızılderililer Kızılderili gibiydi.

Kimse renginden gocunmuyor; farklı renkli, farklı tenli insanlar bir ülkü uğruna yan yana durabiliyorlardı.

XXX

Ben kulağa hoş gelen sesleri,

İnsanda çağrışım bırakan mevzuları,

“Barika-i hakikat müsademe-i efkardan doğar ” cümlesini severim.

Ülkeme, şehrime, ilçeme, yerelime eli değenleri de.

Yel değirmenleri ile itişen, boğuşan, savaşanlarla işim olmaz.

Sayın Özcan’ın yeşile olan takıntısını,

Kırmızıya olan tutkusunu anlayabilmiş değilim.

Bir de;

Üçünü bir arada göremediğini iddia ettiği, boynuzu kırılan geyikleri kamera ile izlettirmesini..

XXX

O diil de; bi de şu mesele var!!

Sayın Özcan küçükken böyle değildi.

Ele gune garşı.

Yaşı ilerledikçe bi tuhaf oluyor.

Gidişat iyi değil.

Mevzu!!! Yani son basın toplantısı..?

Kendini ifade edememenin belgeseli gibi olmuş.

Siyasi algıda kelime ve cümle sınırı tanımayan Özcan.

Şeklen de kılıktan kılığa girmeye başladı.

Basın toplantısında;

Şevket’e neden özendiğini anlayabilmiş değilim.

Anlayan olursa iki adım öne çıkmasına gerek yok.

Ben anlayanın ayağına gider;

Tiyatrocu Şevket Hocanın üzerindeki kırmızı renkli marka eşofmana sarktığını net olarak söylerim.

XXX

Kırmızı eşofmanı,

Yuvarlak çerçeveli gözlükleri ile bütün muzipliğini öne çıkaran Sayın Özcan’ın…

Gazetecilere yönelerek;

“Soru var mı arkıdaşlar” demesi de ayrı bir garabet zannımca..

Şevket Hoca’ya mı? Özcan’a mı?

Kanaatim odur ki!!

Gazeteciler hayli zekidir.

Soruyu kime soracaklarını kestiremediler veya her şeye rağmen oynanan oyunun bir parçası olmak istemediler.

O yüzden Sayın Özcan’ın “soru var mı arkıdaşlar” mevzusu askıda kaldı.

Gazeteciler soru sormayarak ciddiyetlerini korumuş oldular.

Yani demem o ki ciddiye alınacak bi durum yok!!!

Kendini inandırdığı; şeklen geldiği noktaya baktığımda Bolu adına hicap duyuyorum.

XXX

Sayın Özcan ciddi meselelerle uğraşmıyor, vaktini harcamaya değer bulmuyor.

Gel velâkin;

Tiyatrocu Şevket’in gözlüğüne, kırmızı eşofmanına bel bağlayabiliyor.

Kendine bu manada rol biçebiliyor.

15 Temmuz ile ilgili kırmızı çizgisini sosyal medya hesaplarından ifade edemeyen Sayın Özcan

Bir başka mevzuyu bir basın toplantısında tiyatral hale getirebiliyor.

Patates konusunu vatandaşın gözüne sokarken,

15 Temmuzu göz ardı edebiliyor.

Aklıma deli sorular geliyor tabii..

XXX

Nitekim!

Bolu Belediyesi ve Bolu Platformunun logosu bulunan “SİMGE”li konser afişinde..

Konumun “Belediye Önü” diye yazılmış olması çok manidardı.

Demokrasi anlayışı böle? olunca

Günü geçtim; Konum’da Belediye Önü oluyor tabii?

Demeden geçemedim.

Bir gün önce “Bolu Platformu” davetine icabet etmiş,

Bir gün sonra Bolu Platformunun “Belediye Önü” sürprizi ile karşılaşmıştım.

Sayın Orhan Uçar her ne kadar siyasetten uzak bir topluluğuz demiş olsa da!!!

Pratik öyle söylemiyor.

Resmi etkinliklerde “Demokrasi Meydanı”

Belediye etkinliklerinde “Belediye Önü”

Olmuyor!!

“Çevir gazı yanmasın” hiç yakışmıyor.

XXX

Sayın Hamza Canbaş’a 15 Temmuza dair bana özelden gönderdiği Bolu Platformu Basın Açıklaması için teşekkür ediyorum.

Ancak;

Basın açıklamasının daha başka nerede ve kimler tarafından, hangi üyeler tarafından nerelerde paylaşıldığını merak etmiyor değilim.

Bolu Platformunun;

Bolu Kent Konseyinin önüne geçmiş olmasına,

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Bolu’ya gelişi ile ilgili yetki ve etki karmaşasına,

Afişlerdeki konumlara,

16 Temmuz akşamı “Belediye Önü” konumlu konsere akıl erdirebilmiş değilim.

Bolu Platformunun,

Bolu Kent Konseyinin önünde yer almasını, rol çalmasını dar kafama sığdırmaya çalışıyorum.

Akıl erdiremediğim çok şey ve şüpheler var.

Bolu Platformu’nun her hem valilik, hem belediye organizasyonlarına müdahil olmasına şaşırıyorum.

XXX

Ben maydanozun her yemeğe  konulmasına karşı bir yazarım.

Ve Fakat..

Defne yaprağını şiddetle tavsiye ederim.

Hem kokuları önler, hem de kaygı ve endişelere iyi gelir.

Bağışıklık sistemini güçlendirdiği de cabası.

Birlik ve beraberliğimize gelince…

Ondan başka bir yazımda bahsedeceğim.

Ama önce?

Renklerimizin itibarını bi koruyalım.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL