Birçok aile, ya bağlı oldukları şehre, ya da daha büyük şehirlere göç etti. Tarım ve hayvancılığın dışında başka işlere yöneldiler. Bu grup önceleri yaylalarında uğramaz oldu. Daha sonraları yaylalar gelişen..
Birçok aile, ya bağlı oldukları şehre, ya da daha büyük şehirlere göç etti. Tarım ve hayvancılığın dışında başka işlere yöneldiler. Bu grup önceleri yaylalarında uğramaz oldu. Daha sonraları yaylalar gelişen hayat şartları, değişen eğilimler ve kolay ulaşım gibi etkenler sayesinde tekrar önem kazanmaya başladı. İşte tamda bu süreçte devleti idare eden siyasetçiler yapmaları gereken işleri yapmadılar, atılması gereken adımları atmadılar. Yasalar, yönetmelikler görmezden gelindi. Doğru yerine eğriye yönelerek o doğa harikası yerleri hep birlikte amacından ve kimliğinden kopardık. Bu ülkenin en büyük sorunlarından biridir kötüden yana etkileşim! Halbuki, At Yaylası’nda Kiraz Bayramı yapılır, Kiraz Güzeli seçilir, en son güzelinde Ağaççılar Köyü’nde seçildiğini söylüyor Asiye Aslan arkadaşımız. Elmalı Kirazları vardı diye ekliyor. Çok yazık olduğunu anlatıyor. Murat Turan; At yaylasına ait Yel suyunun çok özel bir su olduğunu ve birçok derde şifa olduğunu, bölgenin göçmen kuşların uğrak bir yeri olduğunu anlatıyor.
Bugün yaylalarda evi olanların % 80’nin tarım ve hayvancılıkla en ufak bir ilgisi yoktur. En az %50’side köy de yaşamamaktadır. Yaylalar son derece çirkin ucube yerleşim alanlarına dönüşmüştür. Bu yaylaları korumak ve kollamak görevi öncelikle asırlardır o yaylaları kullanan köylülerindir. Devletin görevi ise kurallarını koymak ve uygulamaktır. Üzücüdür ki, her ikisi de bu görevlerini yerine getirememiştir. Bu şekilde devam edildiği taktirde, siyaset, menfaat ve çıkar ilişkilerinin o yayların bir gün tüm özelliklerini kaybetmesine ve zamanla içinden çıkılmayacak bir hal almasına sebebiyet verecektir.
Sonuç olarak; At Yaylası ve Sarıalan gibi özel yerler milli park ilan edilmelidir. En azından milli parklar gibi korunabilmelidir. Başka kurtuluş yolları yoktur. O yaylalarda kullanım hakkı olan köylülerimiz de, tek tip yapılaşmayla mevcut haklarından kontrollü bir şekilde faydalanmaya devam ederek bu kültürü nesiller boyu sürdürmelidir. Yalnız kabullenmeleri gereken şey; aile büyümeleri, ev sayılarıyla eşit oranda artamaz. Arttığı takdirde yaylalar kasaba olur ki, bu da tüm özelliklerin ve güzelliklerin yok olması demektir.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)