Yeniçağa Belediye Başkanı Recayi Çağlar.. Şehir Parkına insanlığa ve kendisine şifa veren bir Profesör’ün, Sezai Yılmaz’ın ismini vermiş; birileri de çıkmış eleştirmiş; İyi mi? değil tabii.. O diil de!! Şimdi?..
Yeniçağa Belediye Başkanı Recayi Çağlar..
Şehir Parkına insanlığa ve kendisine şifa veren bir Profesör’ün, Sezai Yılmaz’ın ismini vermiş; birileri de çıkmış eleştirmiş;
İyi mi? değil tabii..
O diil de!!
Şimdi?
Meseleden kendisine vazife çıkaranlar olmuş, sosyal medya algıcılarla dolmuş taşmıştır.
En son bindiğim dolmuş; İstanbul’da 1953 model siyah bir Desoto’ydu.
Cenaze arabasını andırır; içi kesif yanık mazot kokardı.
Koltukları silme deri, tavan zifir sigara isi ile kaplıydı.
Ben ne diyorum?
Şunu diyorum!
Kimse durduk yere dolmuşa binmesin; şimdilik ardına bakmadan yaya olarak yürüsün!!
Bazen körlüğümüz gözümüze vurabiliyor.
Yüreğimize, vicdanımıza, ciğerimize, kalbimize vurduğu gibi.
Bazen biri çıkıyor gözümüzün nurunu geri getiriyor, biri de çıkıyor gözümüzün perdesini aralayıveriyor.
Recayi Çağlar gibi…
Prof.Dr. Sezai Yılmaz gibi…
Bilmezdim, tanımazdım…
Bolumuzun, Yeniçağa ilçemizin Belediye Başkanı Recayi Çağlar’ı tedavi ederek hayata döndürdüğü için bu ismin bende/bizde bir hikayesi hasıl oldu.
İsim kıymet ve anlam kazandı.
Recayi Başkan hayatını,
Yeniçağa ilçesi hizmetini,
Sevenleri Recayi Başkanı geri kazandı.
Maddi ve manevi hayat geri geldi.
Prof. Dr. Sezai Yılmaz’ın bilimden yana deneyimi,
Recayi Çağlar Başkanın yaşama sevinci, hayrı, ibadeti, sevenlerinin ve inananların duası onu geri getirdi.
Bu iyi bir şey mi? Evet hem de çok iyi bir şey.
Gözümüz açıldı her şeyi geceli/gündüzlü görmüş olduk.
Daha ney gördük..
Taş gibi bir yüreği, yufka bir kalbi, taşınması zor bir vicdanı,
Sağlığına kavuşan bir insanın çocuklar gibi sevincini,
Karşılığında verebileceği en ucuz ama en kıymetli ismi,
Hasta yatağından haftasına kalmadan, kaldığı yerden görevine devam eden bir Müslümanı gördük.
İlime ve bilime duyduğu saygıyı ifade eden,
Hayatı, sağlığı, çekilen acıyı yaşayan
Vefayı, derdi, dermanı tanıyan,
Güneydoğu’nun da şeklen şemalen, ilmen, ismen, cismen büyüdüğünü fark ettik.
Bir bilim adamının cesaretini, yaşama ve yaşatma azmini,
İnançlı bir adamın ciğerini,
Ensesine değil, aklının tam ortasına koyduğu mühim bir ismi gördük.
Bazı şeyleri taa içeriden ve yeniden fark ettik.
Sonra ilçesinin en güzel bahçesinin bi kenarına koyduğu ismi değil, insanlığın ta kendisini gördük.
Neşteri,
Steteskopu
MR’ı,
İlacı, kanı, karaciğeri gördük.
Yeniçağa’dan, Güneydoğuyu,
Bolu’dan Malatya’yı,
Türkiye’den Dünyayı gördük.
En mühimi; canlı insan donörünü gördük.
İnsanlık ölmemiş dedirten insanı sevdik, Rabbim sayılarını artırsın diyerek dua ettik.
Daha ne olsun..
İstikbali göklerde,
İstikbali bir doktorun neşterinde, bilgisinde, ilminde görgüsünde gördük.
Görgüsüz olmaya gerek yok…
Hikayenin tadını bozmayalım..
Tadını çıkaralım, kadir kıymet bilenlerden olalım kâfi…
Konulan isim kişisel değil, iklimsel…
İklimler değişiyor; biz değişmeyelim…
Hocam sen ne anlatıyon gibi bir soru şeyettirecek olursanız.
O’na da hazır iyi bir cümlem var..
Alacakaranlıkta veya akşamın en koyu zifirinde önünüzü göremediğiniz bir vakitten arta kaldığınızda,
Karanlığa alıştığınız, ama bir mum ışığına bile hasret kaldığınız bi zaman diliminde,
Mahsur kaldığınız bir darlıkta, bir böceğin bile zor geçebileceği bir tünel ucu gördüğünüzde,
Bu yazıyı bi defa daha okuyun…
Sonra!!
Gelin yüz yüze konuşalım.
Bilim ve İlim adamlarının sayılarının artması için birlikte dua edelim.
Tahtadan bir tabelamız yoksa, kara ciğerimizin bir kenarına beyaz bir not düşelim…
Prof. Dr. Sezai Yılmaz
Çok teşekkür ediyorum. Duygulandım. Artık hemşehrilerim olarak gördüğüm tüm Yeniçağa halkına, Yeniçağa Belediye Meclisi’nin kıymetli üyelerine, saygıdeğer Başkan Recayi Çağlar’a ve bu satırların yazarı Sn Mustafa Nuri Gürsoy’a sevgi, saygı ve şükranlarımı iletiyorum.