Yazarlarımız

İmam Cenaze ve Cemaat

Bugün mahallemizde hukukumuz olan bir kardeşimizin cenaze merasimine katıldık. Rabbim rahmet eylesin. Hastanede vefat etmiş ve helallik için evinin önüne getirilmişti. Sokağa çıkma yasağı olduğu için, 25-30 kişilik bir erkek..

İmam Cenaze ve Cemaat

Bugün mahallemizde hukukumuz olan bir kardeşimizin cenaze merasimine katıldık. Rabbim rahmet eylesin.
Hastanede vefat etmiş ve helallik için evinin önüne getirilmişti.

Sokağa çıkma yasağı olduğu için, 25-30 kişilik bir erkek topluluğu var. Geride de hâliyle cenaze yakınlarından ağlayan, sızlayan ve göz yaşı döken bir kadın topluluğu var.

Nihayet İmam Efendi geldi ve merasim başladı. Cenazenin karşısında saf bağladık.
Biz yazarlar iyi bir gözlemci olmak zorundayız. Zaten yazmak için buna da ihtiyaç var. Bakalım salgının çok yoğun olduğu bu dönemde insanımız kurallara ne kadar hassasiyet gösteriyor?

İki saf halinde ve kollar birbirine temas edecek şekilde dizildiler. Maalesef hiç kimsede sosyal mesafe diye bir dert yok. Üçüncü safa da, bendeniz ve bir metre ara ile genç bir kardeşimiz durdu. Tabii ki bu kompozisyondan huzursuz oldum. Lakin söz ve idare İmam Efendide.
Sosyal mesafeye uyalım uyarısı elbette ki İmam Efendiden gelmesi ve ona göre safların oluşturulması aklın bir gereğidir.

Lakin maske kuralına uyulmakla birlikte,mesafe kuralına uyulmadan, İmam Efendi konuşmaya başladı. Gelenektir bu tür merasimlerde, bir ayet, bir hadis ve kısa bir konuşma ile helallik alınır.
Fazla söze hacet yoktur. Zira musallada duran cenaze en büyük vaazdır zaten.

İmam Efendi vaaz ediyor. Bir ayet,iki,üç,dört… arka arkaya okuyor ve izahat yapıyor. Hadisler hakeza aynı şekilde. Vaaz15 dakikayı geçti. Bu arada yanımdaki genç, yüksekten bir hapşuruk patlatmasın mı? İyice işkillendim. Mesafeyi biraz daha açtım. İmam kardeşimiz baktım ki, durmuyor. Vaaz uzadıkça uzuyor. Saflarda duranlara bakıyorum. Huzursuzlukları simalarına yansımış ama nezaketen dinliyorlar…

Aslında Imam Efendi, gayretli,takvali ve vazifesinde hassas bir kardeşimiz. Bize de muhabbeti vardır. Gözünün içine bakıyorum. Hocaefendi çok uzadı. Konjoktür müsait değil. Artik tamamlasanız demek istiyorum. Lakin bizim bu nazarımızı o, ” Hocam fırsat bu fırsat. Bu topluluğa iyi bir tebliğ yap. Yürü meydan senindir” diye anlamış olacak ki, vaazı daha da derinleştirmez mi?

Artık lâhavle çekmekteyim. Bir ara merasimden ayrilmayı dahi düşünmedim değil.Ancak protesto gibi anlaşılir diye düşünüp sabır çekip edeben yaklaşık yarım saate yakın dinlemek durumunda kaldık.

Efendim! Meramım İmam Efendi’yi suçlamak değildir. Bir hakikate işaret etmektir. Zira bizim, hiç bir imam kardeşimizin gönlü incinmesine rızamız yoktur Biz, imamlarımızın ardında eğildiğimiz gibi, önünde de eğiliriz.
İmamlarımız dinimize hizmet bayrağını ilânihaye taşımaya azmetmiş bizim gözbebeğimiz ve alperenlerimizdir.
İmam, doğruluğundan kesinlikle şüphe edilmeyen, abideleşmiş ve ebedîleşmiş bir şahsiyet. Topluma güven veren üstün bir karakter…

Hepsinden önemlisi de, içinde yaşadığı topluma en iyi örnek ve en güvenilir önder…
En doğru ölçü ve en şanlı öncüdür…
Bu vasfıyla feraset ve basiret gözüyle konjonktürü iyi okuyabilmelidir.
Bir süre önce bir makale okumuştum. Deniyordu ki:
“İmam, Namaz kıldıran değil Namazını İKAME edendir.
İmam, işinde, aşında, düğünün de sembolik olarak bulunan, dua eden değil bunlara YÖN verendir.
İmam, ölüne Kur’an okuyan değil dirine Kur’an ÖĞRETENDİR.
İmam, ölünü yıkayan değil, dirini İslam’la TAHİR edendir.”
Portre ne güzel çizilmiş.
Elbette İmam, edilgen değil, etken olmalı. Yüklem değil özne olmalı. Klasik ve sıradan değil, sıra dışı ve farklı olmalı. Statik değil dinamik olmalı. Hadiseleri iyi tahlil edebilmeli ve sabırları zorlamamalı.
Gönül arzu ederdi ki, arz ettiğim karede, inisiyatifi ele alarak adeta bir komutan edasıyla keşke İmam Efendi, derhal bu yanlışa el koyabilseydi.

Değerli kardeşlerim! Başınız sağ olsun. Olağanüstü bir durumdan geçiyoruz. Etrafımıza bulaş verebiliriz. Sonra bu vebalden kurtulamayız. Hemen şöyle mesafe kuralına riayet ederek saf tutalım. Kısa bir konuşma ile inşallah dua edeceğiz ve helallik isteyeceğiz…”tarzında o cenaze merasimine yön veren bir pozisyon üstlenebilseydi.

Buraya bir parantez açayım. Diyanet camiamızın adeta bir destan niteliğindeki üstün gayret ve çalışmaları her türlü takdirin fevkindedir. Gözbebeğimiz olan bu kurum bir kalemde Cuma hutbesi ile milyonlara ulaşabilmektedir. Bu salgın bunca tehlike arz ederken, her hafta hutbede bu işin bulaştırıcılıktaki vebal boyutuna niçin temas edilmez hayret ederim. Israrla her hutbede, öyle kuru kuru “maske, mesafe ve hijyene dikkat edelim” değil, ruhlara dokunacak tarzda mutlaka vebal boyutuna dikkat çekilmeli diye düşünmekteyim.

Öte yandan bugün en çok şikayete uğrayan imamlarımızdır. Aslında çoğu kere de imamlarımız haklı çıkarlar. Elbette ki zordur imam olmak ve herkesi de memnun etmek mümkün değildir. Lakin imamlarımız keşke bu şikayetlere fırsat bırakmayacak pozisyonu muhafaza edebilseler.

Geçen gün değer verdiğim bir kardeşim, cemaati olduğu imamdan dert yanıyordu. Niye İmam Efendiyi beğenmiyorsun? Soruma şu cevabı verdi:
“Hocam! Bizim camide imam ve müezzin her namazda ilk sünnetleri bizimle birlikte kılmazlar. İmam odasında kılarlar. Cemaat sünneti kıldıktan sonra, imam efendinin yolunu gözlemeye başlar. Lakin ortada ne imam var, ne de müezzin? Herkes sağa sola bakınır ve sabırlar taşar. Galiba görevliler yok İçimizden biri namazı kıldırsın denir. Tam o esnada görevliler imam odasından çıkıp cemaate katılırlar. Vallahi farz namaz kılmak için her vakitte imam efendinin yollarını gözlemekten sıkıldık.

Biz imam ve müezzinimizi sünnet kılınırken de içimizde görmek istiyoruz…”
Bu siteminizi açıkça imamınıza söyleseniz dedikten sonra, Nasrettin Hocanın hesabı, sen de haklısın kardeşim dedim.
İmam ve camii üzerine kaleme aldığımız bir dörtlükle son verelim sohbetimize:
Abdest suyuyla yıkadıktan sonra ancak alırım dilime
Biri cami, diğeri imam; heyecanlandırır beni bu iki kelime.
İnsanoğlundan insanlığa terfi için, her ikisine de ihtiyaç var;
Zira bu kapıdan geçilerek ulaşılır ancak kalb-i selime.
İlmi ve irfanıyla, maddesi ve manasıyla, ufku ve vizyonu ile, eylemi ve söylemi ile tıpkı bir arı kovanındaki nizam ve ahenk içerisinde, cemaatlerini kanatlandırıp uçuran imamlarımıza selam olsun.
Kalın sağlıcakla…
Mustafa Turan

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL