Yazarlarımız

Otelciler İkiye Bölündü

Otelciler ikiye bölündü Bu işin bu gününe ve geleceğine olan yaklaşımlara bakarsak, otelciler neredeyse tam ortadan iki farklı gruba bölündü. Oyunu her gün değişen kurallara göre oynayanlar.. Oyunun kurallarının hala..

Otelciler İkiye Bölündü

Otelciler ikiye bölündü
Bu işin bu gününe ve geleceğine olan yaklaşımlara bakarsak, otelciler neredeyse tam ortadan iki farklı gruba bölündü.
Oyunu her gün değişen kurallara göre oynayanlar..
Oyunun kurallarının hala geçen yüzyıldaki gibi olduğunu düşünenler.
İşletmeciliğin bütün alanlarında iki farklı yaklaşım ortaya çıktı. Bu iki yaklaşımın çıkış noktasında da iki farklı beklenti var. Bir anlamda iki farklı gelecek projeksiyonu da denebilir.
Aslında bu farklılaşmayı, iki farklı soru ve bu sorulara aranan cevaplar üzerinden de tanımlamak mümkün. İki soru safları çok net olarak belirliyor.
Birinci soru; “ Maliyetleri nasıl daha aşağıya çekebiliriz? “
İkinci soru “ Gelirleri nasıl daha yukarı çıkartabiliriz?”
Turizm sektörü, bu iki soruya cevap arayanlar şeklinde ikiye bölünmüş durumda.
Akla hemen şu soru gelebilir; “ Bu işin bir dengesi yok mu? Yani hem maliyetlere odaklanan hem de gelirleri yükseltmek için kafa patlatan bir model olamaz mı?”
2020 Türkiye’sinde olamaz. Bu kadar net ve keskin bir saflaşma var.
Maliyetleri düşürmeye odaklanmış olanlar bilançonun giderler ve maliyeler tarafına bakıyorlar. Genellikle de gözler global literatürde payrol olarak bilinen çalışan maliyetlerine çevriliyor. Bunun doğal sonucu da daha az işgücü ile daha çok iş üretme isteği oluyor.
Daha az işgücü ile daha çok iş üretmek, kısa vadede bilançolara güzel bir makyaj yapıyor. İşgücü maliyetleri düşürülünce kar artıyor. Ama uzun vadede gerçekten de öylemi?
Mümkün değil..
Daha az işgücü ve daha fazla iş şeklinde tanımlanan işe kimler rağbet ediyor?
Donanımsızlar…
Eğitimsizler..
Deneyimsizler…
Turizmi bir meslek olarak benimsemeyip geçici bir iş olarak görenler.
Bu tanımlamaya girenler de, asla, ama asla misafire, misafir gözü ile bakmıyor. Onun yaklaşımını belirleyen tek algı, saatlerce hizmet etmenin yükü ve yorgunluğu oluyor.
Böyle bir profil, mesleğin en temel refleksi olan gülümsemeyi becerebilir mi?
Cevabı siz verin.
Sadece işgücünden kısmakla kalsa gene iyi..
Ama birçok işletme tasarrufu abartarak hizmet ve ürün kalitesini düşürmeye kadar vardırıyor işi. Büfeler, mobilyalar, ekipman, oda buklet malzemeleri..
Hepsi bu tasarruf furyasından payına düştüğü kadar etkileniyor..
Sanki birkaç yıl içinde elden çıkarılacakmış gibi, binalara ve alt yapıya, makinelere yapılması gereken düzenli bakım erteleniyor.
Bütün satın almaların tek bir şifresi var; Ucuz olsun.
Oysa işgücünün ve saydığımız diğer ürünlerin kalitesindeki düşüş, orta ve uzun vadede kalıcı hasarlara ve gelir kaybına neden oluyor.
Sıkı tasarruf taraftarlarının yanılgısı şu..
Karşıda, yüksek oranda müşteri kaybetseler de bitmeyecek, tükenmeyecek bir kaynak var sanıyorlar. Ne kadar hata yaparlarsa yapsınlar, asla kopmayacak, onları hoş görecek bir sempatizan kitlesinin olduğunu düşünüyorlar.
Her kaybedilen müşterinin yerini almaya hazır yeni müşteri adayları olduğuna inanıyorlar.
Ama böyle sınırsız bir kaynağın olmadığını kabul etmeleri gerekiyor.
Dahası da var…
Tasarruf odaklı işletmeler farklı alanlarda da çağı okumayı başaramıyorlar.
Bu çağın emrettiği insani ve çevresel hassasiyetleri benimsemeyi ve buna uygun düzenlemeler yapmayı da ıskalıyorlar.
Çok marjinal gibi gelecek ama bir örnek vereyim.
Daha birkaç saat önce gelen bir bilgilendirme yazısında, aklıma gelmeyecek bir uyarı aldım.
Özetleyeyim.
Avrupa’da gelişen kafessiz yumurta kampanyası var. İnsanlar artık daracık kafeslerde adeta esir gibi tutulan tavukların yumurtalarını istemiyor.
Buyurun bilgilendirme yazısı
Türk Alman Üniversitesi her yıl bu konuda bir ödül dağıtıyor.
“Üniversitemiz her sene Aralık ayında hayvan refahı alanında ilerleme kaydeden markaları Türk-Alman Üniversitesi Hayvan Refahı Ödülleri töreninde ödüllendirmektedir.”
“Ödüle hak kazanmak için 2025’e kadar servis ettiğiniz yumurtalarda %100 kafessiz (cage-free) sisteme geçiş yapılacağının kamusal hesaplarınız vasıtası ile taahhüt edilmesi yeterlidir. Bu taahhüt Türkiye’de faaliyet gösteren neredeyse tüm uluslararası otel zincirleri tarafından verilmiştir.”
Bakın artık çevreciliği, hayvan haklarına saygıyı, çocuk emeği kullanmamayı geçtik..
İş eziyet ile elde edilen yumurtalara kadar geldi, dayandı..
Gelen kuşakların bizlere göre çok farklı ve aynı zamanda da çok güçlü hassasiyetleri var.
Onlar şeffaflık istiyor..
Sosyalleşme ve sadelik istiyor..
Sevecen bir hizmet ve yaklaşım istiyor.
Kendisine.. Doğaya… Hayvanlara… Çalışanlara saygı istiyor.
Başa dönelim…
Doğal ürünler..
Yerli ve lezzetli mutfak..
Keyifli eğlenceler ve spor etkinlikleri
Temiz odalar.. Temiz mekanlar..
Tam hijyen..
Bunları sunun..
Bu kuşakların yukarıda saydığım hassasiyetlerine saygı duyun..
Doğru işe doğru insanları yöneltin. Her işin gerektirdiği kadar işgücü istihdam edin.
Çalışanlarınız mutlu olsun.
Gerisi kolay.
Aşırı tasarruf baskısına gerek kalmaz.. Gelirleriniz yükselir.
Başka da şansınız yok zaten…

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL